Şivemiz-1
 

Yusufeli Konuşma Dili

“San na diyorsun be!” Yusufeli gençleri arasında espri durumuna gelmiş bir sözdür bu. Konuştukları ağzın kaba, kullandıkları birçok sözcüğün tuhaf olduğunu gören veya düşünen insanlar kendi konuştuğu ağzın espisini de yine kendileri yapıyor.
Yusufeli halkının konuşma dili öz Türkçe bir dil olan berrak dupduru Kıpçak ağzı olup, günlük konuşma dilinde kullanılan sözcükler bakımından oldukça zengindir. Bugün artık kullanılmayan, Türkiye’deki Türklerin günlük konuşmalarındaki sözcük dağarcığından silinmiş çok sayıda eski Türkçe sözcük Yusufeli dilinde hâlen yaşamakta ve günlük konuşma dilinde kullanılmaktadır. Azeri, Başkurt, Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Özbek, Uygur gibi Türk lehçeleri ile konuşan, Türkiye dışındaki Azeri, Başkurt, Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Özbek ve Uygur Türklerinin kullanmakta oldukları tiyin, bayag, he, çigit, tepretmek, yansılamak vs. gibi daha birçok sözcük Yusufeli’de de kullanılmakta ve yine çok sayıdaki sözcük de onlarla aynı biçimde telaffuz edilmektedir. Bu gün bu ağız eskiden Osmanlı toprağı olan ve 2. Dünya savaşı esnasında Stalin'in barbarca bir uygulamasıyla Orta Asya Steplerine sürgün edilen Ahıska Türkleri de çok küçük farklarla aynı ağzı konuşur. Yine Artvin il sınırları dışında kalan Posof ilçesi halkının konuşma ağzı da Yusufeli ağzına çok yakındır. Bununla birlikte, Artvin’in, Kafkasya’nın devamı sayılabilecek bir coğrafî konumda bulunması nedeniyle, Artvin tarihi ve kültürü Kafkas tarih ve kültürü ile kimi dönemlerde iç içe geçmiş; Kafkas kültüründen ve bu münasebetle Kafkas dillerinden etkilenmiştir. Yusufeli’nin de içerisinde bulunduğu, Ortaçağda “Tao–Klarceti” diye adlandırılan (bugünkü Oltu, Olur, Yusufeli, Artvin, Ardanuç ilçelerini kapsayan) tarihî bölgenin uzun zaman Gürcü Bagratlı hanedanlığının yönetimi altında bulunması, ayrıca bu bölgede asırlar boyu çeşitli Gürcü boyları ile Türk boylarının bir arada yaşamasının sonucu olarak, Yusufeli halkının diline Gürcüce’den birçok sözcük geçmiştir. Bu sözcükler genellikle tarım, hayvancılık, ev–bark ve doğa ile ilgili sözcüklerdir. Sözcüklerle birlikte doğal olarak Türkçe’de bulunmayan kimi sesler de alınmıştır. Türk alfabesinde bulunmayan ve bu kitapta Ç’, K’, P’, T’, Q, X gibi özel işaretlerle gösterilmiş olan sesler, Gürcüce’den girmiş olmakla birlikte hemen hemen tüm Kafkas dillerinde de mevcuttur. Q (gırtlaktan, kalın K) ve X (gırtlaktan, hırıltılı H) sesleri ise Türkçe, Arapça ve Farsça da da mevcut olup, alfabemizde yer almasalar da Anadolu’da yaygın olarak kullanılır. Yusufeli halkının günlük konuşma dilinde kullandığı Gürcüce sözcüklere birkaç örnek olarak; P’ep’ela, kinzi, satar, p’ant’a gibi sözcükleri gösterebiliriz.
60 köyü bulunan Yusufeli’nin yalnızca Balcılı (Parh), Bıçakçılar (Hevek–i Livane) ve Yüksekoba (Kobak) köylerinde halk Türkçe’nin yanı sıra anadilleri olan Gürcüce’yi de  konuşmaktadır. Diğer 57 köy ve merkezde ise yalnızca Türkçe konuşulur. Gürcüce konuşan bu üç köy dışındaki köyler ve merkez halkı Gürcüce bilmedikleri gibi, günlük konuşmalarında sık sık kullandıkları kimi sözcüklerin Gürcüce kökenli olduğunun dahi farkında değildirler.
Bugün edeî dilde kullanılmayan fakat Yusufeli konuşma dilinde kullanılan sözcükler etimolojik bakımdan  incelendiğinde çoğunluğunun eski Türkçe, bir kısmının ise Gürcüce olduğu görülecektir. Türkçe ve Gürcüce dışında Eski Yunanca, Karadeniz Rumcası, Ermenice, Lazca, Megrelce, Arapça, Farsça kökenli sözcükler de yer almaktadır. Bu bölümün sonunda yer alan “Etimoloji Sözlüğü”nde sözcüklerin anlamlarının yanı sıra kökenleri konusunda da –elimizdeki kaynaklar ölçüsünde– bilgi vermeye çalıştık. Şunu da belirtelim ki büyük kısmını yabanî bitki ve hayvan adlarının oluşturduğu çok sayıda sözcüğün de kökenini saptayamadık. Bunların hangi dilden kaldığı veya dilimize girmiş olduğu ileride yapılacak olan araştırmalarla ortaya konacaktır mutlaka.
Yusufeli Ağzı ve Ağız Özellikleri
Anadolu çok zengin bir ağıza sahiptir. Örneğin “yapıyor” fiili Anadolu’nun değişik yörelerinde “yapir, yaper, yape, yapayor, yapo, yapi, yapı, yapeyyo” vs. gibi ondan fazla farklı biçimde söylenirken; Artvin’in Şavşat, Ardanuç, Borçka ve Murgul ilçelerinde “yapiyer” biçiminde, Karadeniz sahilindeki Arhavi ve Hopa ilçelerinde “yapayi” olarak söylenir. Küçük bir ilçe olan Yusufeli’de ise köy ve yöreler/vadiler bazında değişmek üzere “yapir, yaper, yapiyer, yape, yapiyir, yapiye” gibi altı değişik biçimde kullanılır. Bu da Yusufeli ağzının zenginliğini ortaya koyar.
Yusufeli ağzı, sözcüklerin telaffuzu bakımından genel olarak çeşitli Türk lehçeleri içerisinde en fazla Azeri lehçesindeki telaffuzuna benzemektedir. Azeri lehçesi haricinde Türkmen, Kırgız, Uygur lehçeleri ve Kıpçak ağzı ile de aynılık ve yakın benzerlik gösterir. Yazı boyunca verilen örneklerde bu aynılık, benzerlik ve yakınlıklara dipnotlarda işaret edilmeye çalışılmıştır.
Yusufeli ağız özelliklerini ilçe geneli olarak ele almak oldukça güçtür. Çünkü ilçenin merkez ve altmış köyü de hemen hemen birbirinden farklı ağızla konuşur, ilçede neredeyse altmış farklı ağız görülür. Hatta aynı köyün mahalleleri arasında dahi ağız farklarına rastlanır. Birkaç örnek olarak Çevreli, Boyalı, Balcılı, Yaylalar ve Öğdem köylerini gösterebiliriz.
Bu ağız farklarını köy köy ele almak çok zor olacaktır. Bu nedenle ağız farklarını birbirlerine benzerliklerini dikkate alarak gruplandırmak ve birbirinden ayırmak için vadi ve yöreler bakımından şöyle bir ayrıma tabi tutacağız:
1) Merkez ve yakın köylerin ağzı.
2) Ersis (Kılıçkaya) ağzı.
3) Erkinis (Demirkent) yöresi ağzı.
4) Erzurum tarafı köylerin ağzı.
5) İspir tarafı köylerin ağzı.
6) Gürcü köyleri ağzı.
7) Kirvas (Ormandibi) köyü ağzı.
8) Narlık yöresi köylerin ağzı.
9) Peterek (Çevreli) köyü ağzı
 
İlçedeki ağız farklarının bu derece birbirinden farklıklar göstermesinin nedenlerinin başında ilçeye çok çeşitli Türk boy ve oymaklarının gelerek, buralara dağılıp yerleşmiş olmaları, kendi ağız özelliklerini muhafaza ederek günümüze kadar taşımalarıdır. Aynı köyün mahalleleri arasında bile ağız farklarının görülmesinin nedeni de budur. Ayrıca bölgenin coğrafî yapısı dolayısıyla yerleşmelerin oldukça dağınık oluşu nedeniyle, köylerin birbirleriyle olan irtibat ve münasebetlerinin kısıtlanması da her köyün veya komşu birkaç köyün kendilerine has ağızlarının oluşmasına neden olmuştur, dersek yanlış olmaz sanıyorum. Birkaç Gürcü köyü halkının Türkçe’yi sonradan öğrenip, konuşmaları ile de bir başka ağız özelliği daha oluşmuştur. Bu da Gürcü köyleri ağzı adı altında gruplandırdığımız ağızdır. (Bu grup altında topladığımız köylerin hepsinin Gürcüce konuşmadığını, bu köy ağzına yakın ağıza sahip olan köyleri de bu gruba dahil ettiğimi belirtmek istiyorum).
Bu ağız farkları kimi köylerde öyle barizdir ki halk, birisinin konuşmasından onun hangi köylü olduğunu rahatlıkla tahmin eder ve bilir. Örneğin bir Kılıçkaya (Ersis), Demirkent (Erkinis), Ormandibi (Kirvas/ Kirvens), Bostancı (Utav) köylü birisi konuşması ile hangi köylü olduğunu hemen belli eder.
Bir ilçede bu derece birbirlerinden farklı ağıza sahip olan/konuşan köylerin, insanların olması nedeniyle ilçe halkı arasında birbirlerinin konuşması ile dalga geçilmesi, espri yapılması gibi bir durum da meydana gelmiştir. Yani A köylü birisi B köylü birisinin veya A köylüleri B köylülerinin konuşması ile dalga geçer, beğenmez. En güzel, en kibar kendileri konuşuyormuş gibi diğer köylerin konuşmasını kendince komik veya kaba bulur, beğenmez. Bir yörenin/bir köyün  tipik ağız özelliğini yansıtan cümleler espri konusu yapılarak, başkaları tarafından biraz da abartılı bir biçimde taklit edilir. Burada Ormandibi (Kirvas/Kirvens) köylülerinin konuşması üzerine anlatılan şu fıkra/espri  örneğini verelim: “Kirvas’lı birisi şöyle demiş: Türkiye’da lisan yarişmasi yapmiiişlar; bizum kôyun lisani birinci geeeelmiş!..” 
Köylerin ağızlarına dair öyle cümleler vardır ki söylene söylene artık klasikleşmiş birer espri durumuna gelmiştir. Bu tür esprilere demeyelim de, “örnek cümlelere” yöre/köy ağızlarını açıklarken birkaç örnek verdim. Halbuki ağız farklılıklarının gülünecek, dalga geçilecek bir tarafı yoktur. Sonuçta hiçbir köy, hiçbirimiz “İstanbul Türkçesi” ile konuşmuyoruz. Tam aksine bu türlü farklar Yusufeli kültürüne renk katmaktadır. Şimdi burada Yusufeli halkını eleştirmek gibi bir şey de sözkonusu olamaz. Ortaoyunlarında da Laz, Ermeni, Yahudi, Kürt vs. gibi tiplemeler konuştukları şive veya ağızla özdeşleştirilmiştir. Asırlardan beri Türkiye’deki çeşitli etnik halkların Türkçe konuşmasıyla (daha doğrusu Türkçe’yi düzgün konuşamamalarıyla) eğlenilmiştir.  Bugün de birçok tv dizisinde Laz, Kürt gibi tiplemeler kendi şiveleriyle konuşturulup ya diziye ‘renk katılmakta’ ya da dizinin ‘komiklik’ öğeleri artırılmakta, seyircinin daha fazla eğlenmesi sağlanmaktadır. Yani bu durum Yusufeli halkına özgü birşey de değildir. Millet olarak böyle bir eğlence, espri anlayışına sahibiz.
Ağız farklarını elimden geldiğince, detaylı olmasa da göstermeye, anlatmaya çalışacağım. Dil konusunda herhangi bir uzmanlığım, eğitimim olmadığı için mutlaka eksiklerim ve hatalarım olmuştur. Zaten tam anlamıyla bir ağız araştırması/çalışması yapmış gibi bir iddiada da değilim. Bu ağız özelliklerini dört dörtlük bir biçimde anlatmak için bu konu üzerinde çok uzun zaman çalışmak ve bu araştırmayı bu kitap gibi genel bilgiler veren bir kitap içerisinde değil, ayrı bir kitap olarak yayınlamak gerekir. Umarım ileride bu da yapılır. Hatalarımın ve eksiklerimin hoş görüleceğine inanıyorum. Şunu da unutmayalım ki konuşmalardaki aksan özelliklerini, cümle veya sözcük içindeki ses tonu değişimlerini, hece uzatmalarını ve vurgulamaları tam anlamıyla yazıya aktarmak, yazıyla belirtebilmek kesinlikle mümkün değildir. Bu çalışma yine de bir fikir oluşturmaya yetecektir sanıyorum.
Alfabemizde olmayan sesleri/harfleri, Mevcut transkripsiyon alfabelerini kullanmayıp, kolay okunabilmesi ve anlaşılabilmesini sağlamak için kendi oluşturduğum özel karakterlerle belirttim. Bu seslere kulak aşinalığı olmayanların tam olarak bu sesleri anlayabilmesi zor olsa da, Yusufelililer ve Artvinliler meramımızı anlayacaktır.
Alfabemizde olmayan sesler ve okunuş biçimleri şöyledir:
Ç’, ç’ : Sert olarak söylenen “Ç” sesi. “c–ç” arası bir sestir. Kafkas dillerinde mevcuttur.
X, x : Gırtlaktan söylenen hırıltılı “H” sesi. Arapça’daki ‘Hı’ خ sesi. Bu ses çoğu kaynaklarda “kh’ biçiminde yazılarak karşılansa da bu kitap içerisinde yer alan oldukça fazla sayıdaki sözcükte geçiyor olması, hatta bir sözcük içerisinde iki-üç tane bu x sesinin bulunması nedeniyle ‘kh’ biçiminde göstermeyi okuma rahatlığı/kolaylığı bakımından uygun bulmadığım için bu sesi tek harften oluşan bir simge ile, X ile karşılamanın daha iyi olacağını düşündüm. Örneğin ‘ham haros, hapahap’ sözcüklerini ‘kham kharos, khapakhap’ biçiminde değil, ‘xam xaros, xapaxap’ olarak yazmak okuma açısından daha kolay olacaktır. Yalnız şunu belirtelim ki etimoloji sözlüğünde kimi bitki adlarının Latince yazılışlarındaki x harfinin okunuşu ‘h’ değil, ‘ks’tir. Günümüz Azeri, Türkmen, Özbek alfabelerinde de x harfi yöremizde kullanılan ve aslında Anadolunun heryerinde kullanılan sert 'H' sesine karşılık olarak kullanılmaktadır.
Ğ,ğ   : Bu ses yöremizde gırtlaktan çıkartılır. Yani ağzınızda birşey yokken gargara yapınca çıkan ses gibi. Arapçadaki 'Gayın' غ sesi. Yusufeli ağzında Edebi Türkçedeki yumuşak ğ sesi yoktur. Üstelik bazı sözcükler de bununla başlayabilir. Örneğin: Ğizil (damak), Ğelep'ut'e (karışıklık, Gürcüce), Ğiraç' (karda yürürken çıkan sesin taklidi)
Q, q : Gırtlaktan, kalın ‘K’ sesi. Arapça’daki ‘Kaf’ ف sesi. Bu Q, q harfinin okunuşu gırtlaktan ‘K’ sesinin okunuşunu vermese de gırtlaktan ‘H’ sesinde olduğu gibi bu sesi de tek harfli bir simge ile belirtmek gerektiği için tercih edildi. ‘kg’ biçiminde belirtmek okumayı güçleştirecekti. Kara/Qara, Kardeş/Qardeş,
K’, k’ : İnce ve sert ‘K’ sesi. Kafkas dillerinde bulunan bir sessiz harftir. Dilin üst damağa yapıştırılarak, sertçe ve gırtlak yardımıyla çıkarılan ‘K’ sesidir.  Gürcüce’de de bu ses vardır. Örneğin: Kort/Qort, Kudik/K'udik, Kukku/K'uk'k'u sözcüklerinde olduğu gibi.
P’, p’ : Sert P sesi. ‘B’ ile ‘P’ karışımı bir ses verir. Dudakların daha sıkı kapatılması ile çıkarılan bir sestir. Bu da Kafkas dillerinde mevcuttur. Örneğin: Gürcüce’deki  p' sesi. P'epela, p'ant'a gibi sözcüklerin söylenişindeki ‘P’ sesidir.
T’, t’ : Sert olarak söylenen ‘T’ sesi. Arapça’daki ‘Tı’ ط sesi.
 
Bunlardan başka Gürcüce konuşan köyler ile birkaç köyde daha kullanılan farklı söylenişlere sahip ‘c, s (ts), z (dz)’ gibi sesler de varsa da hem Yusufeli genelinde kullanılmadıkları için hem de okunuşları daha fazla zorlamamak için bu sesleri transkripsiyona dahil etmedim.
 
Alfabe dışı sesleri ifade eden bu özel karakterleri açıkladığımıza göre, ağız farklarına geçmeden önce  örneklemelerin daha iyi anlaşılabilmesi için sözcüklerin Yusufeli ağzında uğradıkları ses değişimleri, ses eklenti ve düşmeleri ve ekler ile bu konuda diğer bazı bilgileri vererek ağız özelliklerini ele almak gerek. Bu konuda bilgiler verildikten sonra yukarıdaki gruplandırmaya göre, yöre ve köylerin ağızları konusunda açıklamalar yapılarak, ağız farklılıklarının anlaşılabilmesi için çeşitli örnekler verilecek.
 
I. Ses Değişimleri
 
1. Ünsüz (Sessiz) Değişimleri
 
a) B–P, P’; P–B değişimi: ‘B’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerin başındaki ‘b’ harfi  ‘p’ veya ‘p’ ‘ (sert p)  olarak söylenir. ‘P’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerde ise baştaki ‘p’ hafi yumuşatılarak ‘b’ olarak söylenir. ‘P’ ile başlayan sözcüklerdeki ‘p’lerin ‘b’ olarak söylenme özelliği Başkurt ve Tatar lehçelerinde; ‘b’lerin ‘p’ olarak söylenme özelliği ise Uygur lehçesinde görülen bir durumdur.
Örneğin: Başında ‘b’ olanlar: bal–p’al, bakla–paxla[1], baklava–paxlava, balta–balta/p’alta[2], bakır–paxır/paxir[3], bıçak–pıçak[4]/piçax, bok–pox, bacak–bacax/p’acax, balık–p’alux. Başında ‘p’ olanlar: pişmiş–bişmiş, patlıcan–batlican, pekmez–bekmez.
 
b) D–T, T’ değişimi: ‘D’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerin başındaki bu ‘d’ harfi ‘t’ veya ‘t’ ‘ (sert t) olarak söylenir. Sözcük başındaki ‘d’ harfinin ‘t’ olarak söylenmesi öz Türkçe’nin özelliklerinden birisidir.  Kırgız, Özbek, Tatar ve Uygur, Kıpçak gibi Türk lehçelerinde de aynı durum görülür. Örneğin Kazaklar damga’ya tamga derler. Yusufeli ağzında ise t’amğa olarak söylenir. Genel olarak, baştaki ‘d’ harfinden sonra ‘i, o, ö’ sesli harfleri geliyorsa ‘d’ler  ‘t’ ile (örneğin: diken–tikân[5], dök–tök/tôk, dökülmek–tökülmek[6]/tökülmax, dik–tik[7]/tih[8] gibi); ‘a’ sesi geliyorsa ‘t’ ‘ (sert t) ile (örneğin: dana–t’ana[9], dar–t’ar[10], dal–t’al, dağ–t’ağ[11], dardağan–t’art’ağan, dağarcık–t’avarcux gibi) söylenir. ‘D’den sonra ‘u’ sesli harfinin geldiği durumlarda ise kimi sözcüklerde ‘t’ ile kimisinde de ‘t’ ‘ ile söylenir (örneğin: dut–tut[12]/tüt, dükkân–tükân, dul–t’ul[13], dudak–t’udax/t’odax, duvar–t’uvar). Duman, düz, dünya, düşük, durum... vs gibi çoğu sözcüklerde d–t, t’  değişimi görülmediği gibi ‘d’den sonra ‘e’ seslisinin geldiği sözcüklerde bu durum kesinlikle sözkonusu değildir. Delik, demir, deniz vs. gibi.
D–T değişimi görülürken bunun tersi bir değişim görülmez. Yani Anadolu’nun bazı yöre ağızlarındaki T–D değişimi (örneğin top–dop, tepmek–depmek gibi) Yusufeli ağzında görülmez.
 
c) G–K değişimi: ‘G’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerin başındaki ‘g’ sesi ‘k’ olarak söylenir. Diğerlerine göre daha az rastlanan bir ses değişimidir. Bu durum Kırgız, Özbek, Tatar ve Uygur lehçelerinin özelliğidir. Ayrıca Erzurum tarafı köylerden Dağeteği ve Gümüşözü köylerinin ağzında bu durumun tersi görülür. Yani kimi sözcüklerin başındaki ‘k’ler ‘g’ olarak söylenir: kapı–gapı, karşı–garşı vs. gibi. Bu durum da Türkmen lehçesinin bir özelliğidir.
‘G–K’ ses değişimine birkaç örnek olarak şu sözcükleri verebiliriz: gölge–kölge[14], göç–köç[15], göçüm–köçüm, göçmek–köçmek/kôçmax. 
d) H–X değişimi: ‘H’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerin başındaki bu ‘h’ sesleri ‘x’ (gırtlaktan h) olarak söylenir. İlk harfi ‘x’ ile söylenen sözcüklerin ortasında yine bir ‘h’ harfi bulunuyorsa bu sözcük ortasındaki ‘h’ler de ‘x’ olarak söylenir. Örneğin: hasta–xasta, hızlı–xizli, hırsız–xırxız/xirsuz, halhal–xalxal, haşhaş–xaşxaş.
e) K–X değişimi: Başında, ortasında veya sonunda ‘k’ sesi olan kimi sözcüklerdeki ‘k’ sesleri ‘x’ olarak söylenir. Ayrıca isimden isim yapan “lık, lik, luk, lük” ekleri yalnızca “lux” şeklinde telafuz edilir. Yine “mak, mek” ekleri de yalnızca “max” olarak söylenir. Sözcük sonundaki ‘k’ seslerinin ‘x’ olarak söylenmesi ve “lık, lik” eklerinin “lıx, lix” şeklinde telaffuz edilmesi Azeri lehçesinin bir özelliğidir. Yusufeli ağzında en çok rastlanan ses değişimi  budur. Kısaca sözcük sonlarındaki ‘k’ sesleri (son harfi ‘k’ olan sözcüklerdeki bu ‘k’lerin tümü) ‘x’ olarak söylenir, diyebiliriz.
Örneğin: Başında ‘k’ olanlar: kalbur–xalbur; kızak–xizek[16]; ortasında ‘k’ olanlar: arka–arxa[17], akşam–axşam[18], çukur–çuxur[19], okuma–oxuma[20]; sonunda ‘k’ olanlar: bardak–bardax, çark–çarx[21], çocuk–çocux, çok–çox[22], ok–ox,[23] uşak–uşax, yok–yox, kitaplık–kitaplux, odunluk–odunlux, küllük–küllux, kalemlik–qalemlux; akmak–axmax[24], yapmak–yapmax, almak–almax, gülmek–gülmax, sevmek–sevmax.
Yine Kaşgarlı Mahmut da, Divanü Lûgat–it–Türk adlı eserinde, «Oğuzlar ve Kıpçaklar ‘k’ harfini ‘x’ye çevirirler» demekte ve buna başharfleri ‘k’ yerine ‘x’ olarak söylenen sözcüklerden birkaç örnek de vermektedir.
 f) K–Q değişimi: Başında veya ortasında ‘k’ harfi bulunan kimi sözcüklerdeki bu ‘k’ sesleri ‘q’ (gırtlaktan k) olarak söylenir. Örneğin: Başında ‘k’ olanlar: kab–qab, kale–qale, kaş–qaş, kapalı–qapali, kazan–qazan, kız–qız/qiz, kol–qol, koç–qoç, kumaş–qumaş, kul–qul, kulübe–qulube; ortasında ‘k’ olanlar: sakat–saqat, sakal–saqal.
Yukarıdaki örneklerde görüleceği üzere ‘k’den sonra ‘a, o’ seslileri geliyorsa ‘k’ler mutlaka ‘q’ olarak söylenir. Fakat ilk hecede ‘k’ harfinden sonra ‘e, ö, ü’ seslileri geliyorsa baştaki ve sondaki ‘k’lerde bir değişme olmaz, aynen ‘k’ olarak söylenir. Örneğin: kelebek–kelebek, kepenek–kepenek, kedi–kedi, kel–kel, kenar–kenar, kepek–kepek, köçek–köçek, köpek–köpek, köpük–köpûk, küçük–kûçük, kürek–kürek.
Burada şunu belirtelim ki ilk ve son harfleri ‘k’ olan (‘k’ ile başlayıp yine ‘k’ ile biten) sözcüklerden, ilk hecede ‘k’ harfinden sonra ‘a, ı, i, o, u’ seslileri gelen sözcükler, baştaki ‘k’ ‘q’, sondaki ‘k’ ‘x’ biçiminde telaffuz edilirler. Birkaç örnek olarak şunları verebiliriz: kabak–qabax, kabuk–qabux, kapak–qapax, karşılamak–qarşilamax, kavak–qavax, kazak–qazax, kızak–qızax, kopuk–qopux, korkutmak–qorxutmax, kozalak–qozalax, kulak–qulax... 
 g) R–L değişimi: Özellikle Narlık yöresi köyleri, Taşkıran, Kömürlü, Balcılı köyleri, Demirkent tarafı köyler ve Öğdem’in Küşnara mahallesi ile birkaç köy ağzında daha görülen bir ses değişimi özelliğidir. Kimi sözcüklerdeki ‘r’ sesleri ‘l’ olarak söylenir. Taşkıran, Balcılı ve birkaç köy ağzında bu durum kendini özellikle fiil çekimlerinde şimdiki zaman kipinin çoğul üçüncü şahıslarında gösterir. Fiil sözcüğünün ‘–yor’ ekinin sonundaki ‘r’ sesinin ‘l’ye dönüşmesi ve peşinden ‘ler, lar’ çoğul eklerinin gelmesi sonucu üçüncü şahıs çoğul fiillerinde çift ‘l’ kullanılır. Bu arada “ler, lar” eklerindeki ‘r’ sesleri de atılır. Örneğin: geliyorlar–geliyella, alıyorlar–aliyella... Diğer köylerde fiil çekimlerinde bu durum görülmese de, kimi sözcüklerde r–l değişimi vardır. Örneğin: kararmak–karalmak,[25] sararmak–saralmak, karartı–karaltı, kerpeten–kelpet(en)[26], merhem–melhem, rençber–lençber,  tarla–talla, zarar–zaral. Esenyaka köyüne ait “Gâvurun Emine’si” türküsünde de bu durum görülür:
Armut t’alda saraldi, gâvurun Emine’si
Gördûm qelbum t’araldi, gâvurun Emine’si
Az bişe axlum vardi, gâvurun Emine’si
Hepisini yârum aldi, gâvurun Emine’si.
 h) T–T’ değişimi: ‘T’ ile başlayan kimi sözcüklerde sözcük başındaki bu ‘t’ sesi sertleştirilerek ‘t’ ‘ olarak söylenir. Örneğin: taş–t’aş, tuz–t’uz, tarak–t’arax. ‘T’den sonra ‘e, i, o, ö’ seslileri geliyorsa bu durum görülmez, ‘t’ sesi aynı kalır. Örneğin: tezek, tekme, tekne, teneke, temiz, ticaret, tilki, tombul, top, tor, tozutmak, tökezlemek vs.
 
2– Ünlü (sesli) Değişimleri
 
a) A–E  değişimi: Başında veya ortasında  ‘a’ sesi bulunan kimi sözcüklerdeki ‘a’ sesleri ‘e’ olarak söylenir. Örneğin: Başında ‘a’ olanlar: asker–esker; acayip–ecayip[27]; ortasında ‘a’ olanlar: mezar–mezer, mayhoş–meyxoş[28], maymun–meymun[29], nasip–nesip[30], nazar–nezer, sıfat–sifet, şart–şert.[31]
 
b) E–A değişimi: A–E değişimi ile birlikte tersi bir durum olarak kimi sözcüklerde de E–A değişimi  görülmektedir. Başında, ortasında veya sonunda ‘e’ olan kimi sözcüklerdeki ‘e’ sesleri ‘a’ olarak söylenir. Örneğin: Başında ‘e’ olanlar: emanet–amanat[32], elma–alma[33];  ortasında ‘e’ olanlar: değirmen–degirman, sen–san[34], ses–sas, çek–çâk[35], seksen–seksan; sonunda ‘e’ olanlar: pire–pira, meşe–meşa. Sondaki ‘e’lerin ‘a’ olarak söylenmesi pek nadir görülen bir durumdur.
 
c) E–İ; I, İ–E değişimi: Başında, ortasında veya sonunda ‘e’ sesi bulunan kimi sözcüklerdeki ‘e’ sesleri ‘i’ olarak, ‘ı, i’ sesleri de ‘e’ olarak söylenir. Bu durum Azeri lehçesinin bir özelliğidir. Örneğin: Ortasında ‘e’ olanlar: kefen–kefin, nefret–nifret, nice–neça/neçe[36]; Başında ‘ı, i’ olanlar: ihsan–ehsan[37], ihtiyaç–ehtiyaç[38], ikiz–ekiz[39], iniş–eniş/yeniş; işitmek–eşitmax[40], Ortasında ‘ı, i’ olanlar: âşık–aşex/aşix; hiç–heç[41], hırs–hers/xers, ışık–işex.
 
d) E–O değişimi: Ortasında ‘e’ sesi bulunan kimi sözcüklerdeki ‘e’ sesleri pek nadir de olsa ‘o’ olarak söylenir. Örneğin: ceviz–covuz.
 
e) I–İ değişimi: Çoğu sözcükteki ‘ı’ sesleri ‘i’ olarak söylenir. Yusufeli ağzı genelinde ‘ı’ seslerini telaffuz etmek güç olduğundan, ‘ı’ sesleri rahat  söylenişi nedeniyle ‘i’ olarak söylenir. Bu da Karadeniz şivesinin bir özelliğidir. Burada –merkez ve yakın köylerin ağzı hariç– istisna olarak ‘q’ ve ‘ğ’ harflerinden sonra gelen ‘ı’lar genellikle yine ‘ı’ olarak söylenir, ‘i’ yapılmaz. Bu durum Uygur lehçesinin bir özelliğidir.
Örneğin: altı–alti, ılık–ilix, ısınmak–isinmax, ısrar–israr, ırak–irax, ırmak–irmax, ıslak–islax; kıl–qıl, kız–qız, ağız–ağız, sağır–sağır.
 
f) I, İ–U, Ü değişimi: Ortasında ‘ı, i’ bulunan veya sonu ‘ı, i’ ile biten kimi sözcüklerde ise bu sesler ‘u, ü’ olarak söylenir ki bu durum öz Türkçe’nin bir özelliğidir. Örneğin: Ortasında ‘ı, i’ olanlar: demir–demur, erik–erük, sapık–sapux, yarık–yarux[42], yastık–yastux[43], fındık–fundux[44], şişe–şuşe, şişkin–şişxun, zeytin–zeytun; sonunda ‘ı, i’ olanlar: ayı–ayu.[45]
 
g) Ö–O, Ü–U ve Ü–Ö, U–O değişimi: Başında veya ortasında ‘ö, ü’ bulunan sözcüklerdeki ‘ö, ü’ sesleri, merkez ve kimi köylerde ‘o, u’ olarak; sözcük başlarındaki ‘o’lar ‘u’, ‘u’lar ise ‘o’ olarak söylenir. Bunlardan ‘o–u’ değişimi (örn: on–un, onun–unun vs.) yalnızca Erzurum tarafı köylerin ağzında  görülen bir özelliktir. Diğer yöre ağızlarında rastlanmaz. Bu ses değişimleri Tatar lehçesinden kalma olsa gerek. Tatar Türkçesi’nin bir özelliği de ‘o’ların ‘u’, ‘ö’lerin ‘ü’, ‘u’ların ‘o’, ‘ü’lerin ‘ö’ olarak söylenmesidir. Örnek: büyük–böyük, dört–dort, üç–uç, dudak–t’odax[46]/t’udax, üşümek–uşumax, üzüm–uzum, yüz–yuz; usanmak–osanmax, uğraşmak–oğraşmax.
 
h) U, Ü–İ değişimi: Sonu ‘u, ü’ ile biten kimi sözcükler ‘i’ ile bitirilir. Örneğin: kuzu–quzi[47], buzlu–buzli, koku–qoxi, kuru–quri, sulu–suli, kutu–quti, kötü–köti, örtü–orti, büzgü–buzgi. Ayrıca bunların dışında duvar–divar[48] gibi sözcüklerde pek nadir olarak bu ses değişimi görülür.
 
II. SES DÜŞMESİ
 
1– Ünsüz (sessiz) Düşmesi
 
Baştaki ‘Y’ harfinin düşmesi: ‘Y’ harfi ile başlayan kimi sözcükler, başındaki ‘y’ sesi atılarak söylenir. Örneklerde de görüleceği gibi bu duruma Azeri ve diğer Türk lehçelerinde de rastlanır.  Örneğin: yılkı–ilxi, yılan–ilan[49], yigit–igit, yitti–itti (kayboldu), yitik–itux (kayıp), yüzmek–üzmek, yıpranmak–ipranmax.
 
III. SES EKLENMESİ
 
1– Ünsüz (sessiz) Eklenmesi
 
a) ‘G’, ‘Ğ’ veya ‘K’ sesinin eklenmesi: Öz Türkçe’nin bir özelliği olarak, ortasında veya sonunda ‘n’ sesi bulunan kimi sözcüklere, ‘n’ sesinden sonra ‘g’ sesi eklenerek söylenir. Örneğin: çene–çenge, dünür–düngür[50], sinmek–singmek/singmax, tüfek–tüfenk, yeni–yengi[51], yün–yüng/yünk[52], ben–beng/benk.[53] Ayrıca bunalmak–bunğalmax/bonğalmax, pınar–punğar[54], domuz–donğuz[55], anırmak–anğırmax, anmak–anğmax  gibi sözcüklerde de ‘g’ sesi ‘yumuşak g (ğ)’ olarak söylenir.
 
b) ‘H, KH’ seslerinin veya ‘HA’ hecesinin eklenmesi: Kimi köylerde sesli harflerle başlayan kimi sözcüklerin başına ‘h, x’ sessizleri; Sessiz harfle başlayan kimi sözcüklerin başına da ‘ha, xa’ hecesi getirilerek söylenir. Örneğin: ama–hama,  ark–hark/xarx, ayva–hayva/hayve[56], elbet/elbette–helbet/helbetta, is–his[57], burda–haburda, şimdi–haşimdi, bu–abu/habu.
Bu durum Azerî lehçesinin bir özelliğidir. M. F. Kırzıoğlu, diptot 34’te belirtilmiş olan yazısında, sesli harfle başlayan bir takım sözcüklerin başına H sessizi eklenmesinin Kıpçak ağzı özelliklerinden olduğunu belirtmektedir.
 
c) Sözcük başına ‘Y’ sesi eklenmesi: Kimi sözcüklerin başına ‘y’ konarak söylenir. Bu eski Türkçe’nin özelliklerinden biridir. Çeşitli Türk boylarının lehçe ve şivelerinde kullanılır. Divan’da da geçer. Örneğin: iğne–yigne[58], eğe–yege/yegâ.
 
‘Y’ sesi eklenmesi: Bir kısım köylerimizde kimi sözcüklerin sonuna ‘y’ harfi elenerek söylenir. Bu durum daha çok ana, baba, dede, nine gibi sözcüklerde dikkat çekici olup, anay, babay, dedey, neney biçiminde söylenirler. Bu durum da Kıpçak ağzının bir özelliğidir.
2– Ünlü (sesli) Eklenmesi
Merkezde ve kimi köylerde ise sessizle başlayan kimi sözcüklerin başına ‘a’ sesi eklenerek söylenir. Örneğin: burda–aburda, şimdi–aşimdi, bayah–abayax. Rum, Rus gibi sözcüklerin başına ‘u’ eklenerek söylenir: Urum, Urus. Bu tür örnekler çok sınırlıdır, birkaç sözcüğü geçmez.
 
IV. DİĞER SES FARKLILIKLARI
a) Ortasında ‘k, t’ harfleri olan kimi sözcüklerde bu ‘k’ ve ‘t’ harfleri çift (şeddeli) olarak söylenir. Örneğin: dokuz–dokkuz/doqquz, otuz–ottuz,[59] sakar–saqqar, eşek–eşşek.
b) Birtakım sözcüklerde bir değil, birkaç ses değişimi olmaktadır. Örneğin: yalnız–yalağuz/yalğuz[60], otlatmak–otarmak, sulamak–suvarmax[61], yirmi–igirmi/yigirmi,[62] öğlen–evla/evle, öyle–ele/eyla, böyle–bele[63]/beyla, şambrel–şamyon/şamiyon.
c) Sonu ‘gı’ ve ‘ği’ hecesi ile biten kimi sözcüklerdeki bu ‘gı, ği’ heceleri atılarak bu sözcük ‘v’ harfi ile bitirilir. Bu hecelerin yerini ‘v’ alır. Örneğin: buzağı–buzav[64], kırağı–kırav vb. gibi.[65]
d) “ıs, is” hecesi ile başlayan kimi sözcüklerde bu heceler “sı, si, su” şekline dönüşür. Yani “ı, i” harfleri ile ‘s’ harfi yer değişir. Örneğin: ıslık–sılıx/silix, ısmarlamak–sımarlamax/sumarlamax, işkembe–şikembe vb. gibi
e) Bir kısım köylerimizde, ikinci hecesi ‘r’ harfi ile başlayan kimi sözcüklerde ‘r’ harfi ile ilk hecedeki son harfin yeri değiştirilerek söylenir. Örneğin: avrat–arvat, toprak–torpax,[66] mezra–merze, çapraz–çarpaz[67], yaprak–yarpax vb.
f) Son hecesi, ‘nız, niz, nuz, nüz’ olan kimi sözcükler de -vuz ile değiştirilerek söylenir. Örneğin: kökünüz–köküvuz, ayağınız–ayağuvuz, küçüğünüz–küçüguvuz, diliniz–diluvuz vb. Bazı köylerde ise (Erzurum' yakın olan yerlerde) kısaltılır. Ağzınız-ağzız, diliniz-diliz gibi.
g) Bunların dışında ayı–avi (ayu), bari (hiç olmazsa)–barem(bare), beddua–bedva/bevda/bevde, dün–dunogün (Dünegûn)[68], heybe–hegibe(hegiba), lanet–nalet[69], meğer–megem(meger), pamuk–pambux,  soğuk–soyux[70]/savux[71]/soox[72]/soux, sopa–zoppa(zopa)[73], tulum–tulux[74], vebal–mabal, vişne–fişna, vites–fites, susamak–susanmak vs. gibi kimi sözcükler bu biçimlerde ses değişimine uğrar.
 
Yusufeli ağzının bir özelliği de cümle sonlarına “da” sözcüğünün eklenmesidir. Tüm Yusufeli’de, Karadeniz sahilinde olduğu gibi cümle sonlarına “da” sözcüğü eklenir ve “da”lar birazcık uzatılarak söylenir. Örneğin “gâldi da, demiş da, yapamam dedum da” vs. gibi.Karadeniz şivesinin en belirgin özelliklerinden birisi olan bu “da” eklemesinin Hazar Türklerinden kaldığı belirtilirse de anlamı ve kullanılma amacı konusunda bir bilgi yoktur.
 
Dilimize yakın zamanlarda girmiş olan kimi sözcükler de telaffuzlarındaki zorluklar nedeniyle gençler tarafından olmasa da orta yaşlılar ve ihtiyarlar tarafından kendi konuştukları ağıza uydurulup söylenişleri rahatlatılır. Örneğin “katalitik” diyemedikleri için bu sözcüğü “katalik, katolik” biçimine sokarlar. Yine “finansman”a “pinasman, pilasman”, “depozito”ya “dibizot”, “televizyon”a “televiz”, “karoser”e “karisor”, “bisiklet”e “pisiklet, pisikılet”, “banka”ya “panga”, “banknot”a “pangınot” derler. Yukarı Kölik (Irmakyanı) köyünden bir adamın “yansıtıcı”ya “yansikici” dediği de söyleniyor.
 
Söylenişlerinde ses değişimine uğrayan sözcüklerden diğer örnekler:
 
ağzına–ağzuvan/ağziyen/ağzuva
ahır–axor
ardıç–arduç 
ayak–ayax
babana–babayan/babavan/babava
bacak–bacax 
balık–p’alux/balux 
balta–p’alta/balta 
bayrak–bayrax
beyaz–bayaz
bok–pox
borç–borç/p’orç
böcek–bocük/böcük/böceh
ceviz–covuz/cevuz
çek–çek/çâk
çocuk–çocux 
çok–çox
dağ–t’ağ
dal–t’al
dalak–t’alax
davar–t’avar
dul–t’ul
eşek–eşşek/eşâk
ferah–fereh
fırın–furun
gibi–kimi
hıyar–xiyar
kaçak–qaçax
kalem–qalem
kar–qar
karga–qarğa
kartal–qartal
kaş–qaş
katır–qatir
kaya–qaya
keçi–geçi
kısa–qisa
kış–qiş
kol–qol
korunga–qorangâl
kulak–qulax
kurt–qurt
kuş–quş
lastik–lastik/lastih
mahalle–mahalle/mahle/mehle
makas–maxas
maşrapa–maşaba/moşoba/maşrafa
mera–mara
merdiven–merduvan
mısır–misir
otlak–otlax
öküz–oküz/okuz
sandık–sandux
sapık–sapux
ses–ses/sas
sıcak–sicax
sıkı–sixi
soğuk–savux/sovux/soyux
süt–sut/sud
şapka–şapxa/şaxpa
tarla–talla
tavuk–tavux/tayux/tavx
tırnak–tırnax/t’irnax/t'innax
tohum–toxum
tütün–tutun
yolak–yolax
 
Söylenişleri tüm yörelerde aynı olup, hiçbir değişime uğramayan sözcüklerden örnekler:
Ağaç, araba, atmaca, ayran, bahar, buhar, beş, çimen, çorba, deli, deri, el,inek, insan, masa, mektep, mesele, murat, odun, okul, pis, saç, serçe, sezgi, soğan, su, suç, tepe, top, uzun, yayla, zor.
Yusufeli ağzı özelliklerinin daha iyi anlaşılabilmesi için dil bilgisinin önemli unsurları olan eklerin, sıfat ve zamirlerin Yusufeli ağzında aldıkları biçimlere de kısaca değinelim.
 
EKLER
 
a) Yapım Ekleri
 
–lık eki: Kitaplık, odunluk, gözlük vb. gibi sözcükten yeni sözcük türetmede kullanılan “–lık, –lik, –luk, –lük” ekleri “–lux” biçimini alır: Kitap–luk, odunlux, küllux, elbiselux, t’uzlux vb.
–cı eki: Örneğin arabacı, simitçi, balıkçı sözcüklerindeki “–cı, –ci, –cu, –cü” ekleri, “–ci” olarak söylenir. Örneğin: Arbaci, odunci, gözlûkci.
–sız eki: Yokluk belirten “–sız, –siz, –suz, –süz” ekleri, “–suz”biçiminde söylenir: Kitap–suz, eksuksuz, axlaxsuz, utisuz (ütüsüz), qararsuz, parasuz, insafsuz vs.
–gın eki: Yorgun, dalgın gibi sözcüklerdeki bu “–gın, –gin, –gun, –gün” ekleri, “–ğun”biçiminde söylenir: Yor–ğun, t’alğun, solğun, durğun vs.
–ma / me eki: Yüzme, okuma, asma, dökme gibi sözcüklerdeki “–ma, –me” ekleri, “–ma”olarak söylenr: Yuz–ma, oxuma, asma, tökma, itma, getma, uşutma vs.
–cek / –cak eki:  Yavrucak sözcüğünde olduğu gibi bu “–cek, –cak” eki, “–cax” olarak söylenir: Yavru–cax, kuçucux vs. Fakat bu ek Yusufeli’de pek kullanılmaz. Kullanılıyorsa da yakın zamanlarda kullanıma girmiştir.
–ar / –er eki: Üçer, beşer, onar sözüklerindeki bu “–ar, –er” eki, Erzurum tarafı köyler ağzında “–er” olarak (birer, beşer, altişer, ellişer, yüzer), diğer yöre ağızlarında “–ar” olarak söylenir (birar, beşar, altişar, onar, ellişar, yuzar).
–ayın / –eyin eki: Sabahleyin, akşamleyin gibi sözcüklerdeki “–ayın, –eyin” ekleri ile yapılmış sözcükler Yusufeli’de pek kullanılmasa da yine kullandığı zaman aynı biçimde kullanılır. Şunu belirtelim ki, “sabahleyin” yerine, “sabahtan”sözcüğü kullanılır.
–cağız / –ceğiz eki: Örneğin, “Yavrucağız” sözcüğünde yer alan bu ek, zaten Türkçe’mizde de pek fazla kullanılmadığı gibi, Yusufeli ağzında hiç de kullanılmaz.
 
b) Çekim Ekleri
 
Çoğul ekleri: “–ler, –lar” çoğul eklerinin kullanımı yörelere göre değişiklik gösterir. Örneğin: Merkezde “–lar”olarak (gettilar, gâldilar, ineklar, direklar vs.) söylenirken, Erzurum tarafı köylerde “–ler” olarak söylenir (gettiler, aldiler, sattiler, bindiler).
İyelik ekleri: “–im, –in, –i, –(i)miz, –(i)niz, –(i)leri” ekleri genellikle yöre farkı olmaksızın “–um, –un, –i, –(u)muz, –(u)nuz, –(i)lari”biçimlerinde söylenir. Örneğin: Kitabum, kitabun, kitabi, kitabumuz, kitabuvuz/kitabunuz/kitabuz, kitaplari.
Soru eki: Soru yapımında/soru cümlelerinde köyler arası ağız farkları biraz daha belirginleşmektedir.
Yalnızca Ersis (Kılıçkaya) kasabası yöresi ağzında görülen bir özellik vardır ki öncelikle bunu açıklayalım: Soru yapımında çoğul üçüncü şahıslar (onlar) için kullanılan soru cümlelerinde “–mı, –mi” soru ekleri ile “–lar, –ler” çoğul ekleri yer değiştirir. Yani en sonda olması gereken soru eki, çoğul ekinin önüne gelir. Örneğin, “Geldiler mi?” sorusu “Geldi miler?” biçimini alır. Bu duruma birkaç örnek daha verelim: Aldılar mı?–Aldi miler?, Alırlar mı?–Alur miler?, Geliyorlar mı?–Gele miler?, Satacaklar mı?–Satacax miler?.. Kimi köylerde ise “–mı, –mi” soru ekleri kullanılmayıp, fiil sözcüğünün son hecesi uzatılmak suretiyle vurgulanarak soru cümlesi yapılır. Örneğin: “Aldın mı?” yerine “Alduuun?” diye       sorulur. Gittin mi? – Gettuuun?, İşittin mi?–Eşittuuun?
Şimdi soru yapımına örnek olması için birkaç soru cümlesine yer verelim:
Öküze ot verdin mi? / Oküza alaf verduuun? (Ormandibi köyü)
Siz de köye gelecek misiniz? / Siz da koya gâlecaxsiz? (Bostancı köyü)
Veriyor musun, vermiyor musun? / Vere misün, verme misün? (Kılıçkaya kasabası)
Balım, ne yapıyorsun öyle? / P’alum, naydersün ele? (Morkaya, Kınalıçam köyleri)
 
Adın hal ekleri: “adın yalın hali, –e hali, –i hali, –de hali, –den hali” olan bu hal eklerinin söylenişleri de yörelere göre değişiklik gösterir. Örneğin, merkez ağzında: “ev, eva, evi, evda, evdan” biçiminde söylenirken, Erzurum tarafı köylerde, “ev, eve, evi, evde, evden” biçiminde düzgün olarak söylenir.
 
Kişi (şahıs) ekleri:  
Benim: Erzurum ve İspir tarafı köylerde “benim”, merkez ve diğer yörelerde “benum”biçiminde.
Senin: Çevreli köyünde “senun”,İspir tarafı köylerde “senin”,Erzurum tarafı köylerde “senün”,merkez ve diğer yörelerde “sanun” biçiminde.
Onun: Tüm yörelerde aynı biçimde “onun” olarak. Yalnız, Erzurum tarafı kimi köylerde “unun”biçiminde de söylenir.
Bizim: Erzurum ve İspir tarafı köylerde “bizim”, merkez ve diğer yörelerde “bizum”biçiminde.
Sizin: İspir tarafı köylerde “sizin”,Erzurum tarafı köylerde “sizün”,merkez ve diğer yörelerde “sizun”biçiminde.
Onların: Gürcü köylerinde ve bu ağızla konuşan diğer köylerde “ollarun”, merkez ve diğer yörelerde “onlarun”biçiminde. Yalnız, Erzurum tarafı kimi köylerde “unlarun” biçiminde de söylenir.
 
Zaman ekleri: Yöreler arası ağız farklarının en belirginleştiği durumlardan biri de işte bu zaman ekleridir. Şimdiki zaman kipinin –yorum, –yorsun, –yor, –yoruz, –yorsunuz, –yorlar ekleri, ileri sayfalardaki fiil çekim tablolarında da görüleceği gibi çok çeşitli biçimlerde telaffuz edilmektedir. Örneğin, “–yorum” ekini ele alalım: Merkez ve yakın köylerde “–yorum” eki kısa yoldan “–yam” biçiminde söylenir (gidiyorum–gediyam). Erkinis (Demirkent) yöresinde ve Peterek (Çevreli köyü) ağzında “–yram” olarak (yapıyorum–yapiyram); Ersis (Kılıçkaya) ağzında ve İspir tarafı köylerde “–ram” (geliyorum– Ersis’te: geleram; İspir tarafında: gâleram); Erzurum tarafı köylerde “–rem” (geliyorum–gelerem); Gürcü köyleri ağzında “–yeram” (Gürcüce konuşan köylerde geliyeram, Gürcüce konuşmayan köylerde gâliyeram) biçimlerinde söylenir. Şimdiki zamanın birinci tekil şahsı eki olan “–yorum” bu türlü farklı telaffuzlarla söylenirken, yine şimdiki zamanın diğer ikinci tekil ve üçüncü tekil şahısları ile çoğul şahıs ekleri de farklı farklı biçimlerde söylenmektedir. Burada diğer şahıs ekleri için örnekler vermeye gerek yok. Bunlar toplu olarak ileriki sayfalarda yer alan tablolarda tek tek gösterildi zaten.
M. F. Kırzıoğlu, bu bölümde, dipnot 34’te anılan yazısında, “–yor” ekinin “–yer” biçiminde söylenmesinin Kıpçak ağzının bir özelliği olduğunu belirtir.
 
Olumsuzluk eki: “–me / –ma” olumsuzluk eki genel olarak “–ma” biçiminde söylenir (getma, alma, soylama, delma vs.). Yalnız Erzurum tarafı köylerde, doğru biçimde “–me”olarak (getme, alma, söyleme, delme, silme, gülme, gelme, arama vs.).
 
SIFATLAR ve ZAMİRLER
 
a) İşaret (gösterme) sıfat ve zamirleri:
Bu: Bu, abu, habu.
Şu: Şu.
O: O, aho.
Bunlar: Bunlar, bullar, abunlar, habunlar, habullar.
Şunlar: Şunlar.
Onlar: Onlar, Ollar, haonlar, haollar.
Burada: Burada, burda, aburda, haburda.
Şurada: Şurada, şurda, haşurda.
Orada: Orada, orda, aorda, haorda.
Burası: Burasi, aburasi, haburasi, buray.
Şurası: Şurasi, şuray.
Orası: Orasi, aorasi, aorasi, haorasi, oray.
Buraya: Buraya, burya, buyra, aburaya, abuyra, haburaya, haburya.
Şuraya: Şuraya, şurya, şuyra.
Oraya: Oraya, orya, oyra, aoraya, haorya, haoyra.
Buradan: Buradan, burdan, aburadan, haburadan, haburdan.
Şuradan: Şuradan, haşuradan.
Oradan: Oradan, aoradan, haoradan, haordan.
 
b) Soru sıfatları, zamirleri ve bunlarla soru cümlesi yapımı: Soru sıfat ve zamirleri aşağıdaki gibi söylenir:
Ne: Ne, na.
Neden, Niye, Ne için/Niçin: Nadan, nedan; Niya, niye, naya, neye; Nayçun, nayiçun, na içun, ne içun, ne içün.
Nasıl, Ne biçim: Nasi, nasil, nasul; Na biçum, na şekil, ne biçim, ne şekil, na soy, na tevur.
Nerede: Nerda, nerde, nerada, nerede.
Ne zaman: Na zaman, ne zaman.
Ne kadar: Na qadar, na xartin, ne qadar, nağartan, nakkadar, nağata.
Hangi: Hangi, hengi.
Kaç: Qaç.
Kim: Kim.
Kimler: Kimlar, kimler.
Kimi: Kimi.
Kime: Kima, kime.
Kimde: Kimda, kimde.
 
c) Belgisiz sıfat ve zamirleri:
Bazı: Bazi.
Kimi: Kimi.
Çok: Çox.
Az: Az.
Bütün: Butun, bütün.
Hiçbir: Hiçbir, heçbir.
Öteki: Oteki.
Birkaç: Birqaç.
Bazıları: Bazilari.
Öbürü: Obiri
 
d) Pekiştirme sıfatları: Birkaç örnek verelim: Sapsari, qipqirmizi, upuzun, qapqara, supsuli, qupquri...
 
Sözcüklerdeki ses değişim, eklenti ve düşmeleri ile ekler, sıfatlar vs. gibi konulardaki söyleniş farklarını böylece açıkladıktan sonra Yusufeli ağız özelliklerini yöreler ve köyler bazında inceleyebiliriz:
 
 
YÖRE ve KÖYLERE GÖRE YUSUFELİ AĞZININ ÖZELLİKLERİ ve AĞIZLAR ARASI FARKLAR.
 
1) Merkez ve yakın köylerinin ağzı: İlçe merkezi ile birlikte  Irmakyanı, Dereiçi, Öğdem, Kömürlü, Havuzlu, Sebzeciler, Yüncüler, İşhan köyleri ile Parhal vadisinin yukarı köylerinden Altıparmak, Demirdöven ve Yaylalar köylerinin ağızları da bu grubu oluşturur. Altıparmak, Demirdöven ve Yaylalar merkeze çok uzak köyler olsalar da buralarda da hemen hemen aynı ağızla konuşulur. Vadinin en son köyü olan Yaylalar köyü ağzı biraz farklı gibi görünse de temelde aynı olup, hafif bir aksan farkı vardır. Bu nedenle Parhal Vadisi köylerinden Altıparmak (Parhal), Demirdöven ve Yaylalar köyleri ağızlarını da merkez grubuna dahil edeceğiz. (Bu vadideki Taşkıran, Balcılı, Bıçakçılar, Yüksekoba köyleri ağızlarını ise Gürcü köyleri ağzı grubu altında topladık).
Dereiçi köyünün tipik özelliği hızlı ve biraz da yüksek sesle konuşmaları ve cümle sonlarına çok fazla “laa” eklentisi yapmalarıdır. Örneğin: Ne’diyesin laa!, Getmişla laa!
İşhan köyünün konuşmasını merkez grubuna dahil etmemizle birlikte, bu köyün ağzı merkez ağzı ile tamamen aynı olmayıp; Merkez, Kılıçkaya ve Gürcü köylerin ağzı karışımıdır. Örneğin: “geliyorum” sözcüğü/fiili Kılıçkaya gibi “gele” şeklinde; “yapıyorum” sözcüğü Gürcü köyler gibi “yapiyeram” şeklinde söylenirken,  diğer çekimler ve fiil çekimleri dışındaki sözcükler de merkezle aynı biçimde gâldux, gâlduz, almax, seyretmax vs. şeklinde söylenir.
Tümü için birkaç örnek cümle verelim:
İhtiyar adam tarlayı kazıyor./Extiyar adam tarlayi qaziye; Ne yapıyorsunuz lan!/Nediyesiz la!; Sizi akşam yemeğine bekliyoruz./Sizi axşam yemegina bekliyox; Çarşıdan zeytin aldırdım./Çarşidan zeytun aldurdum; Bir kolunu kesmişler./Bi qolini kesmişla; Çabuk git de gel./Yegin get da gâl; Uykun geldi mi?/Yuxun gâldi mi?; Bugün balık tutmaya nereye gideceksiniz?/Bogün p’alux t’ut’maya nera gedicaxsiz?; İşe girebilecek misin bari?/İşa girabilicaxsin bari?
Yapmak fiilinin şimdiki zaman kipi çekimleri: Yapiyeram, yapiyesin, yapiye, yapiyerux, yapiyesiz, yapiyella... Durmak fiilinin gelecek zaman kipi çekimleri: Duricam, duricaxsin, duricax, duricavux, duricaxsiz, duricaxla.
 
2) Ersis (Kılıçkaya) ağzı: Ersis (Kılıçkaya) kasabasının ağzı, Çeltikdüzü hariç, çevresindeki köylerle de çok belirgin farklar gösterdiği için ayrı bir grup olarak ele alacağız. Çeltikdüzü ile fark edilemeyecek kadar bir fark vardır aralarında. Bakırtepe köyü ağzı da Kılıçkaya ağzına yakındır. Kılıçkaya ağzının en belirgin özelliği soru cümlelerinde ortaya çıkar. Çoğul üçüncü şahıslar için kullanılan soru cümlelerindeki “–mı, –mi” soru ekleri, “–lar, –ler” çoğul ekleri ile yer değiştirerek, soru ekleri çoğul eklerinin önüne getirilir. Örneğin: “geldiler mi?” soru cümlesi Kılıçkaya ağzında “geldi miler?” biçimine dönüşür. Birkaç örnek daha verelim: Yapıyorlar mı?–Yape miler?, Alacaklar mı?–Alacax milar?, Söylerler mi?–Söyler miler?  Bu özellik Kılıçkaya ağzına has bir durum olup, buranın ağzının diğer ağızlardan ayrılmasını sağlar. Kılıçkaya ağzının bir başka özelliği de sözcükleri mümkün olduğunca kısaltarak söylemeleridir. “geliyor” sözcüğünü bu kadar uzun değil, “gele” olarak kısa bir biçimde söylerler. “Yağmur yağıyor” yerine “Yağmur töke”derler. Bir başka örnek daha: Neden ötmüyorsun? Ötsene şimdi!–Niye otmesün? Otsana şindi!
 
3) Erkinis (Demirkent) yöresi ağzı: Tipikliğinden dolayı Demirkent köyü başta olmak üzere komşu ve yakın köylerinden İnanlı, Esenyaka, Tarakçılar, Erenköy, Kirazalan ve Günyayla köyleri de bu gruba dahildir. Demirkent’e biraz uzak olsalar da Yarbaşı ve Yağcılar köylerini de bu gruba dahil ettik. Demirkent ile İnanlı tamamen aynı olup, Erenköy ve Kirazalan’ın aksanı birazcık değişiklik gösterir. Kirazalan fiil çekimlerini hafifçe uzatarak söyler. Bu gruba dahil olmasına rağmen Günyayla bu gruptaki diğer köylerden daha farklı olarak, fiil çekimlerindeki, örneğin “gelmek” fiilinin “geliyoruz” çekimindeki “yoruz/yor–uz” eklerini “–yrox/yr–ox” (gâliyrox) şeklinde söylerken diğer köyler (Demirkent, İnanlı, Erenköy, Kirazalan) “yox/y–ox” (galiyox) şeklinde “r”leri atarak söylerler. Bu grubun en belirgin özelliği “–sın, –sin; –sını, –sini” eklerinin “–sun, –suni” şeklinde söylenmesidir.(Örneğin: parçasını–parçasuni, sebzesini–sebzesuni, çantasını–çantasuni). Buna örnek için Zor (Esenyaka)köylü halk şairi Perdahî’nin Eşek Destanı’ndan bir dörtlüğe yer verelim:
Hasan na düşmisin onun kestuna (kastına)
Çeküçla kelpeti almiş destuna (destine)
Muştari yox midur eşşâk postuna
İntiqam almadan olma (ölme) eşşâgûm.
Buna tipik bir örnek de şu atasözüdür: Kenaruni gôr bezuni al, anasuni gôr qizuni al / Kenarını gör bezini al, anasını gör kızını al.
Belirgin özelliklerinden ve yalnızca bu yöreye özgü farklardan birisi de “tek, çek” gibi sözcüklerin “tâk, çâk” olarak kullanılmasıdır. Örneğin: çekeyim mi?–çâkem mi?, çekiyorum–çâkiyam, çekerim–çâkâram, çektim–çâktum, tek tük–tâk tük Erkinis köylü bir adam şöyle demiş: “Bu sene zeytunlar tâk tük”.
 
4) Erzurum tarafı köylerin ağzı: Başta Morkaya ve Kınalıçam olmak üzere yakın benzerlik gösteren Darıca, Dağeteği, Gümüşözü, Pamukçular ve Arpacık köyleri de bu gruba dahildir. Erzurum ağzı ile benzerlik gösterse de tipik Erzurum ağzı konuşulmaz.  Erzurum ağzında “g”ler “c” olarak söylenirken (Cengiz’e Cenciz denilmesi gibi), bu yöre köylerde aynı durum yoktur. Erzurumlular “yapıyor” ve “ölüyorum” fiillerini “yapir” ve “ölirem” biçiminde söylerler. Darıca, Dağeteği ve Gümüşözü köyleri de “yapir, ölirem” diyorsa da Kınalıçam ve Morkaya “yaper, ölerem” diyor. Bu köy ağızları da kendi aralarında kimi farklılıklar gösterir. Örneğin: Dağeteği ve Gümüşözü köylerinde sözcük başındaki “k”ler “g” olarak; diğer köylerde “q” olarak söylenir. Darıca, Dağeteği ve Gümüşözü’nün konuşması Morkaya ve Kınalıçam’dan biraz farklı olup, Oltu ağzına diğerlerinden daha yakındır. Örneğin: “Terbiyesizdirler, biraz, durmayın, boş” gibi sözcükleri bu guptaki tüm köyler aynı, “terbiyesüzdürler, birez, durman, p’oş” olarak söylerken; Kınalıçam ve Morkaya, “gittin”i “gettün”, “bilemiyorum”u “bilemerem”, “ne ediyim”i “naydem” şeklinde; Darıca, Dağeteği ve Gümüşözü ise bunları “gettin, bilemirem, neydim” olarak söyler. Yani, aralarındaki fark tüm sözcüklerde değil, bir kısım sözcüğün telaffuzunda ortaya çıkar. Pamukçular köyü ağzı bunlar arasında biraz daha farklılık gösterir. Hem merkez ağzına biraz daha yakındır hem de kimi fiil çekimleri İspir tarafı köyler ağzı ile benzerlik gösterir. Örneğin: “Bakıyorum” fiili “baxeram” biçiminde söylenir. Morkaya ve Kınalıçam’da “baxerem”, Darıca, Dağeteği, Gümüşözü’nde “baxirem” olarak telaffuz edilir. “Geldi” fiili diğer köylerde aynı biçimde “geldi” olarak söylenirken Pamukçular ağzında –merkez ağzında olduğu gibi– “gâldi” olarak söylenir. Merkez ağzında “oliye, yapiye” biçiminde söylenen “oluyor, yapıyor” fiilleri Pamukçular ağzında –bu yörenin tüm diğer köyleri ve de İspir tarafı köyleri ağzında olduğu gibi– “oler, yaper” biçimini alır.
Bu yöre köylerde “i” veya “a”ile başlayan şahıs adları “e” ile söylenir: İhsan–Ehsan, Ahmet–Ehmet, Aziz–Eziz gibi. Bu durum Azeri lehçesinin bir özelliğidir. Yine ilk harfi “i” olan sözcüklerdeki bu “i”ler hemen hemen tüm Yusufeli’de olduğu gibi “e” olarak söylenir ki (örneğin: işitmek–eşitmek/eşitmax) bu durum da Azeri lehçesinin özelliklerindendir. “Y” ile başlayan kimi sözcükler de  baştaki bu “y” atılarak söylenir: yukarı–uxari, yüksek–üksek, yüzmek–üzmek gibi.
Bu gruptaki köyler ağzına –Kınalıçam, Morkaya ağırlıklı olmak üzere– tipik söylenişlere sahip birkaç örnek daha verelim: değil–degül/deül, devir–devür, işte!–dihe!, dışarı–dişeri, dudak–t’odax, öyle–ele, böyle–bele, işte böyle–ama bele, evlat–evlet, bana–beyen, karnına–qarniyen (Dağeteği ve Gümüşözü’nde: garniyen), onun için–unuçun, demiyorum–dimerem, ölüyor–öler,  anlıyor musun?–anlersüün?, duyuyor musunuz?–t’uyersüüz?/t’uyer misüz?, balım ne yapıyorsunuz?–p’alım naydersüz?, ben sana demedim mi?–ben seyen dimedim mi?, her birisi–herisi.
Almak fiilinin Morkaya ve Kınalıçam köyleri ağzında şimdiki zaman kipi çekimleri: Alerem, alersün, aler, alerux, alersüz, aleyler.
“Karın” sözcüğünün yönelme durumu: Qarnıma, qarniyen, qarnına, qarnımıza, qarnıza, qarınlarına... Ağolar axa qarniyen! (beddua).
İyelik ekleri: Beyen, seyen, ona/una, bize, size, onlara/unlara.
 
5) İspir tarafı köylerinin ağzı: Esas olarak Alanbaşı ve Köprügören olmak üzere, Yamaçüstü, Avcılar, Yokuşlu köyleri ile yakın benzerlik gösteren Çevreli köyünün kimi mahalleleri. (Burada hemen şunu da belirtelim ki: Çevreli’deki ağız, mahalleler arasında bile değişmektedir.) Bu tarafın köylüleri konuşurken, yüksek sesle, coşkun bir dille konuşurlar. Bu yöre ağzına birkaç cümle ile örnek verelim: Bekle, geliyorum–Behla, gâleram.
 
6) Gürcü köyleri ağzı: Yusufeli’nin Gürcüce konuşan üç köyü vardır: Balcılı (Barh), Bıçakçılar (Hevek-i Livana) ve Yüksekoba (Kobak). Bu üç köy ağzı birbirine oldukça yakındır. Hece uzatmalarındaki uzatma süresi dışında aralarında dikkat çekecek kadar bir fark yoktur. Gürcü köyleri ağzı grubu Gürcüce konuşan bu üç köy ile sınırlanmayıp, fiil çekimlerinde “–yorum” ekini “–yeram” (geliyorum–geliyeram/gâliyeram) yapan köyler de bu gruba dahil edildi. Bu nedenle bu grubu, “Gürcüce konuşan köyler ağzı” ve “Gürcüce konuşmayan köyler ağzı” diye ikiye ayırmak daha doğru olacaktır. Tablolarda da görülebileceği gibi Gürcüce konuşan köyler “geliyorum” fiilini “geliyeram” biçiminde söylerken, Gürcüce konuşmayan köyler “gâliyeram” olarak söyler. Gürcüce konuşan köyler –cağım ekini –cağam biçiminde söylerken, Gürcüce konuşmayan köyler merkez ağzındaki gibi –cam olarak söyler (örn: tutacağım–t’ut’ecağam/t’ut’icam; gideceğim–gedecağam/gedicam).  Bundan başka Gürcüce’den kaynaklanan aksan farkı da vardır bu iki alt grup arasında.Bu gruba dahil edilen köyler: Gürcüce konuşan Balcılı, Bıçakçılar, Yükseoba köyleri; Arcivan (Balalan) Deresi boyunca sıralanmış olan Balalan, Serinsu, Boyalı, Esendal köyleri ve ayrıca Taşkıran, Bostancı, Çıralı, Bahçeli, Tekkale köyleri ile Merkez’e bağlı Hamzet (Üzümbağı) mahallesi. Aslında Çıralı ve Bahçeli köyleri ile Hamzet ağzı  merkez ağzına da yakın ise de fiil sonlarındaki –yorum ekini –yeram olarak söylediklerinden dolayı bu gruba dahil etmeyi uygun gördük. Bıçakçılar köyünün İlyasxev mahallesi ile Balcılı köyü cümle sonundaki sözcüklerin sondan ikinci hecesini belirgin bir biçimde uzatarak söylerken, Bıçakçılar’ın diğer mahalleleri ve Yüksekoba çok daha az uzatarak söyler. İlyasxev mahallesi halkının konuşmasında sözcüklerin sondan ikinci hecesi çok fazla uzatılır. Örneğin: gidiyorsun–gediyeeeersin, yaptırma!–yaptuuuurma!.. Balcılı ve Taşkıran köyleri konuşmasında, yukarıda da değindiğimiz gibi “r–l” değişimi görülür. Örneğin: tarla–talla,  yapıyorlar–yapiyella, rençber–lençber vs.
Bu grup içerisinde yer alan Bostancı köyünde iki konuda aksan farkı görülür. Birincisi: Gürcüce konuşmayan köyler, örneğin “geliyorum” fiilini “gâliyeram” biçiminde söylerken Bostancı’da “a” sesi inceltilmeden, olduğu gibi söylendiğinden (galiyeram) biraz kaba konuşuluyormuş izlenimi bırakır. Bu durum Çıralı aksanında da vardır. İkincisi: Fiil sonlarındaki –cek/sin ekinde görülür. “Vereceksin, yapacaksın, geleceksin, alacaksın, gideceksiniz, yiyeceksiniz, bileceksiniz, satacaksınız” gibi gelecek zamanın ikinci tekil ve ikinci çoğul şahıslar kipleri ile mecburiyet bildiren eylemli sözcüklerde belli eder. Bu sözcükler, Bostancı köyü ağzında şu biçimde telaffuz edilir: “vereyaxsin, yapeyaxsin, gâleyaxsin, aleyaxsin, gedeyaxsiz, yiyeyaxsiz, bileyaxsiz, sateyaxsiz.” Buradaki “y” sesleri belli–belirsiz olarak söylenir, tam vurgulanmaz: Vere(y)axsiz gibi. Aslında gerçek söylenişi, kendi grubundaki diğer köyler ağzında olduğu gibi “gâlecaxsin” biçimindedir. Fakat –söyleniş kolaylığı nedeniyle olsa gerek– zamanla “gâleyaxsin” biçimini almıştır. Fiilin çekimlerinden de böyle olduğu anlaşılıyor: Gâlecağam, gâleyaxsin, gâlecax, gâlecavux (burada “v” sesi de belli-belirsiz söylenir), gâlecaxsiz, gâleyax. Yine bu sözcüklerle soru yapıldığında “misin/iz, musun/uz” soru eki getirilmeyip, sözcüğün sondan bir önceki ile son hecesi arasında vurgu yapılarak/vurgulu söylenmek suretiyle soru yapılır: “Gâleyax’siz?” Bu özelliğiyle, Şavşat’ın bir kısım köyleri ile aynı ağız özeliklerine sahiptir. Şu esprili örneği de verelim: Bu köylü bir adamın arabasına yabancı turist araba ile çarpar ve arabasının farını kırar. Arabasının farı kırılan Bostancı’lı adam da turiste, zararını ödemesi için el işareti yaparak ve tane tane konuşarak, “On milyon vereyaxsin” der.
Bu yöre ağzı için Bıçakçılar köyünden  birkaç örnek verelim: bırakacağım–biraxecağam, burda mıdır?–burdaduu?, anlamıyoruz–anlamiyerux, konuşuyorlar–qonuşiyellar, biliyorum–biliyeram, böyle–boyle, köyde–koyda, giderdiler–gidardilar, orası da öyle–orasi da oyle, diyelim–diyalum...” “Ektik, biçtik, verdik, bilmem, yetiştik” gibi sözcükleri ise merkez ağzı ile aynı, “ektux, biçtux, verdux, bilmam, yetiştux” şeklinde söylerler. 
Bahçeli köyü konuşmasının tipik özelliği, cümle sonlarına genellikle “co, ç’o” ünlemini eklemeleridir. Örneğin: Aldun mi ç’o?; Az onca buradaydi ç’o.
 
7) Kirvas (Ormandibi) köyü ağzı: Hem Kılıçkaya kasabasının komşusu hem Erzurum tarafı köylerden olan Ormandibi köyünün konuştuğu ağız bu iki gruptan da farklı; “–yorum / –yeram” değişmesi ile Gürcü köyleri ağzını andırsa da hepsinden farklı bir biçime sahip olduğu için ayrı bir grup olarak ele aldık. Bu köy ağzının en belirgin özelliği, cümle sonundaki fiillerin sondan ikinci hecesinin  (iki hecelilerde ilk hecenin) –tıpkı Gürcü köyleri ağzında olduğu gibi– uzatılarak söylenmesidir. Örneğin: ne ediyorsun/ne yapıyorsun?–na ediyeeersin?, gittiler–gettiiilar, hoş geldiniz–hoş geeelduz. Fakat bu uzatma Gürcü köyleri ağzındaki uzatma ile bire bir aynı değildir, konuşma sırasında bu farkedilebilir. Yazı ile aradaki farkı ortaya koymak mümkün değildir; farkı anlayabilmek için bizzat duymak veya ses kaydından dinlemek gerek.
Bu köy ağzında, merkez ve çoğu köy ağızlarında görülen “e”lerin “a” olarak söylenmesi özelliği yoktur. Yani “e”ler yine “e” olarak söylenir. Örneğin: “Geliyorum” fiili, merkez ve çoğu yöre/köy ağzında “gâliyam, gâliyeram” biçiminde söylenirken, Ormandibi ağzında “geliyeram” olarak söylenir.
Hecelerin uzatılması konusunda, bu köylü bir taş duvar ustasının söylediği –ve Yusufeli’de espri haline gelmiş olan– şu kafiyeli sözle bir örnek daha verelim (dedim ya ilçede köyler birbirlerinin konuşmasını/ağzını beğenmez, birbirleriyle dalga geçerler; sanki en kibar kendileri konuşuyormuş gibi!):
İki t’aşi qoyarsin yan yaaana; Bir tane da ustina, olur sana bağlaaama. 
 
8) Narlık yöresi köylerinin ağzı: Narlık, Demirköy, Çamlıca, Bademkaya, Cevizlik, Çağlayan ve Zeytincik köylerini bu  grup altında toplamak gerek. Bu yöre ağzı biraz daha karışıktır. Merkez, Erkinis ve Gürcü köyleri ağızlarından özellikler taşır. Bu nedenle Narlık tarafı köylerini diğer gruplar içerisinde incelemek zordur. Hemen hemen diğer yerlerde iyelik eki olan -ı takısı -i şeklinde söylenirken (Baltanun sapini - baltanun sapuni) burada özellikle Nusuncur, Nigzivan, Z'uvar köylerinde -u şekline dönüşür. Örneğin: Biçağun ağzuni korlattum. Baltanun sapuni qirdum. Gozuvun yağuni yiyem, ora bax goriyesun?(oraya bak görüyormusun?)
Narlık ağzına birkaç örnek sözcük verelim: bakardılar–baxardilar, yedirdi–yedurdi, alıyorlar–aliyella, arıyorlar–ariyella (Gürcü köyleri ağzında olduğu gibi), çalışıyor–çalişiye, gidiyor–gediye (merkez ağzında olduğu gibi), gelene kadar–gelana qadar, arazi–erazi, gösterdim–göstardum, halletsin–halletsun, uğraş–oğraş, gelmemiş–gelmamiş, gelecek–gelecax, ellerine–ellaruna (Demirkent yöresi ağzında olduğu gibi), geçemez–geçamaz, bilemeyiz–bilamazux, taşıyoruz–t’aşiyerux, götüreceğim–goturicam, koymamışsam–qoymamişsam, yapmadıktan sonra–yapmaduxtan sonra, yenilmez–yeyilmaz, eski–eksi, olarak–olarek...
 
9) Peterek (Çevreli) köyü ağzı: Çevreli köyü ağzı mahalleleri arasında bile farklılıklar göstermektedir. Biz burada mahalleler arası ağız farklarını bir kenara bırakarak, tipik Çevreli ağzını inceleyeceğiz. Çevreli ağzı, Gürcü köyleri ağzı ile merkez ağzı arası biçiminde bir ağızdır. Çevreli ağzı kendini daha çok fiil çekimlerinde gösterir. “Geliyorum” fiili Gürcü köyleri ağzında “Gâliyeram/Geliyeram” biçiminde; Merkez ağzında ise “Gâliyam” biçiminde söylenirken, Çevreli ağzında ikisinin arası bir biçimde “Gâliyram” olarak söylenir. Sondaki –yeram ekindeki “e” düşerek –yram biçimine dönüşür. “Sen” sözcüğü merkez ve diğer birçok yörede “san” biçiminde söylenirken, Çevreli ağzında, doğru biçimde “sen” olarak söylenir.
 

Sonraki Sayfa : Fiil Çekimleri

[1] Azeri lehçesinde de böyledir.
[2] Türkmen ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[3] Kırgız lehçesinde de “pakır”dır.
[4] Özbek, Tatar ve Türkmen lehçelerinde de böyledir.
[5] Azeri lehçesinde de böyledir.
[6] Divanü Lûgat–it–Türk’de de böyledir (II, 129).
[7] Kazak, Kırgız, Özbek ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[8] Erzurum tarafı köylerde “tih” olarak söylenmekte olup, diğer köylerde ve merkezde “tik” biçiminde telaffuz edilir.
[9] Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar ve Uygur lehçelerinde de “tana”dır.
[10] Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar ve Uygur lehçelerinde ve  Divanü Lûgat–it–Türk’de de “tar”dır (III, 148).
[11] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “tağ”dır (III, 153).
[12] Tüm Türk lehçelerinde “tut” olarak söylenir.
[13] Kazak, Kırgız, Özbek ve Uygur lehçelerinde de “tul”dur.
[14] Azeri lehçesinde de böyledir.
[15] Azeri, Kırgız, Özbek ve Uygur lehçelerinde ve Divanü Lûgat–it–Türk’de de böyledir (II, 75).
[16] Azeri lehçesinde de böyledir.
[17] Azeri lehçesinde de böyledir.
[18] Azeri ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[19] Azeri lehçesinde de böyledir.
[20] Azeri lehçesinde de böyledir.
[21] Azeri ve Türkmen lehçelerinde de böyledir.
[22] Azeri lehçesinde de böyledir.
[23] Azeri lehçesinde de böyledir.
[24] Azeri lehçesinde de böyledir.
[25] Azeri ve Türkmen lehçelerinde de böyledir.
[26] Azeri lehçesinde de böyledir.
[27] Azeri ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[28] Azeri lehçesinde de böyledir.
[29] Azeri lehçesinde de böyledir.
[30] Türkmen ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[31] Azeri, Türkmen ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[32] Başkurt, Kazak, Kırgız, Türkmen ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[33] Doğrusu bu biçimdedir. Tüm Türk lehçelerinde de böyledir.
[34] M. F. Kırzıoğlu, Türk Folklor Araştırmaları dergisinin Mayıs 1971 tarihli 262. sayısında yayınlanan, “Erzurum’un Şenkaya İlçesi Merkezi Örtülü’de Halk Takvimi, Çevre Ağzı, Yemiş, Ağaç ve Ot Adları” başlıklı yazısında, ben/ban, sen/san  örneklerinde olduğu gibi “e”lerin “a” olarak söylenmesinin Kıpçak ağzının bir özelliği olduğunu belirtir.
[35] Ses/sas, çek/çâk gibi ses değişmeleri Erkinis yöresi köyleri ağzının tipik bir özelliğidir. Diğer yörelerde “çek” fiil–sözcüğü “çâk” biçiminde telaffuz edilmez.
[36] Kırgız ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[37] Azeri ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[38] Azeri ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[39] Azeri ve Türkmen lehçelerinde de böyledir.
[40] Özbek lehçesinde “eşitmax”, Azeri ve Türkmen lehçelerinde ise “eşitmek”tir.
[41] Azeri, Özbek ve Uygur lehçelerinde de böyledir.
[42] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yaruk”tur (III, 15).
[43] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yastuk”tur (III, 43).
[44] Başkurt, Kırgız ve Tatar lehçelerinde de “funduk”tur.
[45] Kırgız ve Tatar lehçelerinde de böyledir.
[46] Erzurum tarafı köylerde “t’odax” şeklinde söylenir ki azeri lehçesinde “dodax”, Türkmen lehçesinde “dodak”şeklindedir. Merkez ve diğer köylerde ise “t’udax” şeklinde söylenir.
[47] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “kuzı”dır (III, 224).
[48] Azeri ve Türkmen lehçelerinde de böyledir.
[49] Azeri ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[50] Divanü Lûgat–it–Türk’de “tüngür”dür (III, 362).
[51] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yengi”dir (III, 369).
[52] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yüng”dür (III, 361).
[53] Tendeki “ben” için.
[54] Divanü Lûgat–it–Türk’de Oğuzca olduğu belirtilen bu sözcük “mınğar” biçiminde yazılıdır (III, 363).
[55] Divanü Lûgat–it–Türk’de  “tonğuz”dur (III, 363).
[56] Azeri lehçesinde de “heyva”dır.
[57] Azeri lehçesinde de böyledir.
[58] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yigne”dir.
[59] Uygur lehçesinde de böyledir.
[60] Uygur lehçesinde de böyledir.
[61] Türkmen lehçesinde de böyledir.
[62] Divanü Lûgat–it–Türk’de de “yigirmi”dir (III, 48).
[63] Azeri lehçesinde de böyledir.
[64] Kazak lehçesinde de böyledir.
[65] Başkurt, Kazak ve Özbek lehçelerinde de böyledir.
[66] Azeri lehçesinde de böyledir.
[67] Azeri lehçesinde de böyledir.
[68] Uygur lehçesinde de böyledir.
[69] Türkmen lehçesinde de böyledir.
[70] Azeri lehçesinde de böyledir.
[71] Özbek lehçesinde de “savuk”tur.
[72] Türkmen ve Uygur lehçelerinde ise “soğ”dur.
[73] Azeri lehçesinde de böyledir.
[74] Azeri lehçesinde de böyledir.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol